“Oblomov” Gonçarov’un bir eseri olmakla birlikte Rus Edebiyatının en önemli yapıtlarından biri. Kendimi oldukça benzettiğim Oblomov adlı karakterin tembellikle mücadele eden yaşam tarzını konu ediniyor. Kendini tembel olarak nitelendirmeseler bile okuyan herkesin kendine benzer yönlerini bulabileceği düşünsel bir kitap bence.
Gelelim Oblomov’un 295. Sayfasındaki paragraftan yola çıkarak yapacağım yorumlara… Günümüzde herkesin her şeyi bildiği bir toplum olduk. Oysa herkes her konuda uzman olmak zorunda değildir. Buna karşın çevremizde bilgelik taslayan birçok insanla karşılaşırız. Oblomov’un, Olga’nın sorduğu sorulara yönelik bu denli araştırmalar yapması bana oldukça erdemli geldi. Çünkü karşınızda size göre bilgisi daha az olan birini bildiklerinizi sandıklarınızla, tabiri caizse “sallayarak” ikna etmeniz oldukça kolayken yine de tüm gününü bir konuyu “doğru” bilgi aktarmaya yönelik araştırmalarla geçirmek gerçekten takdir edilesi. Gördüğümüz, dinlediğimiz uzmanların bile “uzmanlığından” şüphe ettiğim günlerde keşke gerçekten bilen kişileri ayırt edebilsek.
Bu konudan ziyade dikkatimi çeken bir paragraf daha var. “Bir kadın kayıtsızlığıyla” ne demek!? “Geçici bir heves” gayet doğru bir tespit olabilirken “kadın kayıtsızlığı” oldukça cinsiyetçi bir söylem. Kadınlar her şeye kayıtsız kalan, yüzeysel düşünen, bilgisiz, cahil canlılar mı? Aksine çok daha karmaşık ve ince düşünceli canlılar. Aynı cinsiyetçi söylem haberlerde de hala kullanılmakta. “Kadın hırsız, kadın sürücü, kadın kasiyer…” Ortada cinsiyeti vurgulamayı gerektiren bir konu yokken niçin konu “kadın” olduğunda cinsiyet vurgulanıyor? Hepimiz cinsiyetimizden önce “insan” değil miyiz? Kadın da erkek de insan oldukları için insanlıklarını yerine getirmeli; kibar, saygılı, doğru ve dürüst olmalı.