Tarihi Değiştiren Albümler: Nirvana – Nevermind
Bu efsane albümün detaylarına inmeden önce gelin bu albümün doğduğu topraklara, kasvetli Seattle’a gidelim. Hendrix gibi efsanelerden, Nirvana, Pearl Jam gibi doksanların efendilerine, seksenlerin sonunda doğan Mudhoney’e, Foo Fighters ve bu yüzyılda doğan Fleet Foxes gibi isimlere baktığımızda, Seattle’ ın çok özel bir şehir olduğunu görüyoruz. Sadece grunge değil, özellikle de Sir Mix-a-Lot’un da etkisiyle aynı zamanda underground hip-hop sahnesinde de önemli bir yere sahiptir Seattle. New York gibi hayatın hızlı aktığı bölgelere nazaran daha kasvetli ve izole, kendi bildiğini okuyan bir şehir var karşımızda. ABD’nin en çok yağış alan en depresif şehri Seattle’ın 90’larda nüfusunun çoğunluğu işçilerden oluşmaktaydı. Grunge ya da diğer adı ile Seattle Sound’un yükselişi, kültürel gelişimler ile değişikliğe uğrayan Seattle günümüzde de bu farklılığını sürdürüyor.
Washington D.C. ve Los Angeles’tan çıkan Bad Brains ve Black Flag gibi grupların hardcore punk duruşu, ekonomik yetersizliklerden doğan Do It Yourself akımı, Black Sabbath, yine Seattle’dan çıkmış bir grup olan Heart ve KISS gibi grupların yanısıra, “grunge’ın büyükbabası” olarak tanımlanan Neil Young da şehrin müzikal altyapısının oluşmasında önemli etkenler. Burası aynı zamanda Jimi Hendrix‘in macerasının da başlangıç yeri. Ancak ülkenin kalanına açılmasına oranla, burada kaldığı süre kısıtlı olmuş. Newsweek’in tanımı ile “boşanmış çiftlerin çocuklarının gitara başlaması sonucu oluşmuş akım”. Diğer adı ile grunge. “Grunge’ın Büyük Dörtlüsü” olarak da adlandırabileceğimiz Nirvana, Pearl Jam, Soundgarden, Alice in Chains gruplarıyla şekillendi. Seattle’dan çıkıp ülke geneline ve oradan da tüm dünyaya yayıldı.



Grunge’u kendisinden önce gelenlerden farklı kılan özellikleri; bol disortionlu gitarlar, kimi zaman bezgin kimi zaman ise yoğun ve güçlü vokallerdi. 90’lar ile özdeşleşen sade, salaş ve gösterişsiz tarz da bu listede yer alıyor. Grunge, hair metal ve glam metal’ in tam tersiydi. Özellikle bu iki türün bir nevi saltanatını bitirmişti. Pek çok müzik otoritesi, grunge’ın özellikle de bu iki türün mainstream müzik özelinde bir nevi sonunu getirmiş olmasını, 60’larda Amerikan müziğinde yaşanan British Invasion (İngiliz İstilası)’na benzetir.
Hair metal gruplarının sex&drugs&Rock’ n Roll üçgeninde geçen şarkı sözlerinden, aşırı teatral ve renkli sahne şovlarından bıkan 90’lar gençliği aradıkları depresyonu ve sisteme, topluma karşı öfkeyi grunge’ın şarkı sözlerinde bulmuştu. Sahnede sadece grubun kendisi vardı, teatrallikten eser yoktu. Bu da odağı müziğin kendisine çekiyordu. Sadece müziğin kendisi değil, albüm kapaklarındaki amatör gözüken grafik dizayn, düşük kaliteli olarak adlandırabileceğimiz renkler, yazı stilleri de bu dönemin imzası oldu. Albüm kapaklarındaki bu “kasıtlı” amatör stil, grunge’dan çok daha önce punk tarzının imza özelliklerinden biriydi. Yukarıda da bahsettiğim gibi, punk’ın grunge üzerindeki etkisini gözle görebildiğimiz yönlerden birisi de görsel taraftaki bu etkileşim.
Nirvana, bu dörtlü içerisinde kibriti çakan grup oldu. Seksenlerin yoğun saç spreyli, “girls, girls, girls” temalı, bol teatrallik içeren ve Sunset Strip’ten çıkamayan soundunu yerle bir ederek, Seattle’ı bir işçi sınıfı şehrinden müzik ile dolup taşan şehrine çevirdi Nirvana. Kurt Cobain, ozanlık düzeyindeki söz yazarlığı, yaşayışı, tavırları ile 90’ların en ikonik yüzlerinden biri oldu. “Kendi jenerasyonun sesi” olarak adlandırıldı. Kimilerince modern zamanların John Lennon’ı olmuştu. Yine Lennon gibi zamansız ölümü ve arkasında bıraktığı kısa ama güçlü mirası onu tüm zamanların en ikonik frontmenlerinden biri haline getirdi.

Nirvana her ne kadar efsane olsa da çok kısa bir kariyere sahip aslında. İlk albüm Bleach pek tutmadı. Ama bu albüm ileride doğacak olan efsanenin habercisiydi de. Ardından bir kadro değişikliği yaşadı Nirvana. Dave Grohl artık kadrodaydı. Grubun Geffen Records’tan çıkan albümü Nevermind ile hiçbir şey eskisi olmadı. Aslında Nevermind’ı sadece bir albüm olarak görmek, onunla büyümüş nesle büyük haksızlık olur. Nevermind sadece kendi neslinin değil kendinden sonraki bütün nesillerin sesi oldu. Tahmin ediyorum ki, dünya dönmeyi bırakana kadar da genç nesilleri etkilemeye, onların sesi olmaya devam edecek.
Peki Nevermind’ı bu kadar etkili kılan etmenler nelerdi? Bu soruya cevap ararken şu soruya da cevap arayalım. Nirvana’nın “yeni Beatles” unvanını kazanmasını sağlayan etmen neydi? Aslında bu iki sorunun cevabı hemen hemen aynı. Nirvana bir neslin sesi ve Grunge akımının da öncüsüydü. Seksenler boyunca parlak, gösterişli kıyafetler giyen rock gruplarına büyük bir darbe indirdi Nirvana. Genç nesil onda kendini buldu. Nirvana’nın ortaya çıkışıyla her gün bir renkli tayt daha çöpün yolunu tutmuştu. Müzik tamamıyla çehresini değiştirmişti. Albümün çıkışı ile 80’lerden kalma renkli taytların yerinde yeller esmekteydi. Depresyon hırkaları ve kareli gömlekler 90’lar neslinin yeni gözdesi haline gelmişti. “Smells Like Teen Spirit” grubu ve albümü birdenbire zirveye taşıdı. Üstelik tahtın sahibi Michael Jackson’ı tahtından indirmeyi başardı. Malum şarkı dışında “Come as You Are, Lithium, Polly ” gibi şarkılar da albümü ileriye taşıdı.
Kurt Cobain’in 5 Nisan 1994’de intihar ederek 27’ ler kulübüne katılması ile Nirvana aktif döneminin sonuna geldi. Grubun basçısı, MTV Ödül Töreni’nde Nirvana’nın performansı sırasında havaya attığı bası yakalayamayarak başını yaralayan ve bu şekilde 90’ ların en ilginç anlarından birine imza atan, Krist Novoselic uzun bir süre sessizliğe gömüldü. Grup arkadaşlığının yanı sıra çok yakın dostu olan Cobain’in intiharı onu çok derinden etkilemişti. Bir dönem de politikaya atılan ve bir de kitap yazan Novoselic, seneler sonra Dave Grohl ile ortak işler yapsa da eski aktifliğinden eser yoktu. Grubun son aylarında konserlerinde çalmaya başlayan Pat Smear ise daha sonra Dave Grohl’un kuracağı Foo Fighters’a girecekti. Bu sırada, Grunge özellikle de 90’ların sonuna gelindiğinde, dönemin başında yakalamış olduğu başarıyı yavaş yavaş kaybedecekti. Nirvana’nın yanı sıra pek çok önemli grup ya dağıldı ya da yavaş yavaş mainstream sahneden silinmeye başladı.
Gruba sonradan giren ve üçlünün en genç üyesi olan Dave Grohl, Cobain’in eşi Courtney Love ile anlaşamadığı için Nirvana adını kullanamadı. Ardından Nirvana sonrası öfkesini, hüznünü ve yaratıcılığını stüdyoda ortaya dökerek tüm enstrümanlarını kendisinin çaldığı ve vokaller de kendisine ait olan ilk Foo Fighter albümünü ortaya çıkardı. Albüm kendisinin de beklemediği başarılara imza attı. Daha sonra albümün kazandığı başarı sayesinde yeniden müziğe tutundu. Ekibini topladı ve grubun adına bir “s” ekleyerek Foo Fighters’ı 2000’lerin en büyük gruplarından biri haline getirdi. Hala üretmeye devam eden Grohl’un Foo Fighters dışında yönetmenliğini yaptığı Sound City ve Sonic Highways belgesellerini izlemeyenlere şiddetle tavsiye ederim.
